DİĞER
"İdeolojik olmayan, çünkü savunulmayan, önerilmeyen bir kadercilik, Bıçakçı’da olumsallıkla iç içe kendini gösterir. Saf rastlantının ürünü gibi duran olaylar, sahneler ve davranışlar, aynı anda bir kımıldatılmazlık görünümü de almış gibidirler. Ama yine aynı anda, hiçbir parçanın onu bir başka parçayla değiştirilemez kılan bir özselliği, bir zorunluluğu olmadığı görülür."
"Bıçakçı fotoğraf ve söyleşi vermeyi sevmese de 'flörtöz' bir yazardır: Gelen tepkileri (ve gelebileceğini tahmin ettiklerini) metnin içine sızdırır, hatta bu beklentileri yazara yöneltilmiş birer talep olarak 'konuya' dahil eder. Okurun sevdiği (kolay, külfetsizce zevk alabildiği) özellikleri öngörüp talebe uygun kitaplar üretmek değildir bu. Oyunlu, parodili, kendi üzerine dönen, tehlikeli de olabilecek bir ilişkidir."
"Bulut, evrenin sonsuz büyüklüğünün yarattığı boşluğa, bilinmeyenin, dile gelmeyenin yarığına düşürülmüş ince bir dolgu, dile gelmenin öncesindeki buğu, bir türlü yakalanmayacak mana arayışının izleri, yol işaretleri yahut nazik kırılgan çabaları olarak okunmaya müsaittir."
Çevresine sirayet etmiş sahtelik karşısında kendini Turgut Uyar sanan, hayata Turgut Uyar dublörü olarak direnen bir karakterle karşılaşıyoruz bu kez
İnsan, diyorum, bir sayı mıdır? Hiç şüphesiz sayıdır, diye cevap veriyor politikacılar: Sağdan sayalım, soldan sayalım. Ben bire kadar sayabiliyorum, diyor çarpık gülüşlü zorba. Bir!
Barış Bıçakçı kurmaca dünyasıyla güncel zamandan ayrılışını ifade ederken, bir yandan da pazar koşullarının gerektirdiği hiçbir ilişkilenme tarzına yanaşmayarak ilk kısımdaki ayrılışını güçlendirme eğilimi gösterir
Birbirimize yaslandığımız yerlerimizden vuruyor bu adamlar bizi. Bir zamanlar kitaplara yasladığımız yerlerimizden vuruyorlar. Bu adamlar nişan alarak konuşuyor Necmiye Hanım...
“Ülkemiz bir haritaya benzer,” diye yazmıştı Oğuz Atay. Şimdi onun çift bıçaklı ironisinin bile kâr etmediği günlerdeyiz
Kurbağalara İnanıyorum, elektronik postanın da "bir edebiyat türü olarak mektup" sınıfına girebileceğini bize gösteren metinlerden meydana geliyor
Şule Gürbüz eleştirisine yanıt: Öyle miymiş?’in grotesk bible kapağı Gürbüz’ü “tarikat lideri” yapmaz, sokağa inecek reise de pek benzemiyor o. Şule Gürbüz bir şeyimiz olmak istemiyor...
Barış Bıçakçı, kendi deneyselliğini oluşturma çabalarının “huzursuz bale adım”larını atmaya başlamıştır Seyrek Yağmur’la. Üst/alt kurmacadan sıyrılıp postmodernist metne –romantizmden uzaklaşarak- yaklaşmaya başlamıştır...
Seyrek Yağmur sanki bir Barış Bıçakçı metni değil de bu yazardan ziyadesiyle etkilenmiş daha aceleci ve daha acemi bir yazarın kitabı gibi duruyor...
Daha Fazla
© Tüm hakları saklıdır.
↑ Yukarı çık